arkadan biri çakmak rica ediyor, bakmadan veriyorum. duyuyorum teşekkür ediyor, sonra salıları platese gittiğini söylüyor bu bana değil. bunu duymamam gerekiyor. saat 12:09 hava hala soğuk, ısıtıcının bir esprisi yok o bölgenin sorumlusu kız gelip küllüğümü değiştiriyor, yüzüne bakmadan gülümsüyorum. gidiyor.
yeni aldığım kitaba göz gezdiriyorum ama faydası yok, içimden gelmiyor. telefonun yarım saniyelik aralıklarla yanıp sönen o göze ister istemez çarpan beyaz ışığı fark ediyorum. ben yine saate bakıyorum 12:23 sanki bu sefer zaman daha hızlı ilerliyor. zaman daralıyor diye muhtemelen. kendini öldüren sigaramı orada bırakarak kalkıyorum.
köşeyi dönünce hiç dikkatimi çekmeyecek bir anketör bayan; insan hakları ile ilgili bir şey söylüyor. geçip gidiyorum. kestaneci elinde maşasını sallayarak çıt, çıt eden o sıcacık kestanelere rtim tutuyor. düşünüyorum acaba biraz hoşuma gitse durur iki dakikamı ayırır mıydım diye. kornaların uğultusu asfaltı tırmalıyor. bir saniyeden az süredir yanan yeşile kayıtsız kalan sivile isyan eden ticari olsa gerek. hissiyatlı öttürüyor mereti. telefonum titriyor. bakıyorum özelden bir cevapsız. saat 12:25 adımlarımı hızlandırıyorum. bir kaç haftadır sağ ayağım seğiriyor, çaktırmıyorum. sonra diyorum ki; hayır, hayır konuşmazdım o kızla. ardından nerede inipte buluşacağımı unuttuğum metroya yöneliyorum, geç kalışıma. kafamda belli belirsiz bir durak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder