20 Aralık 2013 Cuma

saat 12:07 üşüyorum. hava soğuk, paketinden çıkardım sigaramı yakıyorum. yaktıktan sonra fark ediyorum ki küllükte yarısına kadar kendisini öldürmüş bir sigaram var, kendimi durduruyorum. ellerimi ilk nefesim ile ısıtmaya çalışıyorum. yetmiyor. sonra ciğerime hava doldurup onu orada hapsediyorum, titremem geçiyor. bir süreliğine. 
arkadan biri çakmak rica ediyor, bakmadan veriyorum. duyuyorum teşekkür ediyor, sonra salıları platese gittiğini söylüyor bu bana değil. bunu duymamam gerekiyor. saat 12:09 hava hala soğuk, ısıtıcının bir esprisi yok o bölgenin sorumlusu kız gelip küllüğümü değiştiriyor, yüzüne bakmadan gülümsüyorum. gidiyor. 
yeni aldığım kitaba göz gezdiriyorum ama faydası yok, içimden gelmiyor. telefonun yarım saniyelik aralıklarla yanıp sönen o göze ister istemez çarpan beyaz ışığı fark ediyorum. ben yine saate bakıyorum 12:23 sanki bu sefer zaman daha hızlı ilerliyor. zaman daralıyor diye muhtemelen. kendini öldüren sigaramı orada bırakarak kalkıyorum. 
köşeyi dönünce hiç dikkatimi çekmeyecek bir anketör bayan; insan hakları ile ilgili bir şey söylüyor. geçip gidiyorum. kestaneci elinde maşasını sallayarak çıt, çıt eden o sıcacık kestanelere rtim tutuyor. düşünüyorum acaba biraz hoşuma gitse durur iki dakikamı ayırır mıydım diye. kornaların uğultusu asfaltı tırmalıyor. bir saniyeden az süredir yanan yeşile kayıtsız kalan sivile isyan eden ticari olsa gerek. hissiyatlı öttürüyor mereti. telefonum titriyor. bakıyorum özelden bir cevapsız. saat 12:25 adımlarımı hızlandırıyorum. bir kaç haftadır sağ ayağım seğiriyor, çaktırmıyorum. sonra diyorum ki; hayır, hayır konuşmazdım o kızla. ardından nerede inipte buluşacağımı unuttuğum metroya yöneliyorum, geç kalışıma. kafamda belli belirsiz bir durak.

17 Aralık 2013 Salı

işte o spesifik, marjinal, bir o kadar duygulu, yerine göre annemin yaptığı bir içli köfte yerine göre bir dış mihrak olan yeni evli komşunun yaptığı terlik tadında kurabiyemsi, normal kapakla kapatılan düdüklü tencere taşmığı, hamur kıvamında sol kulak memesi, ulu orta bir pornografi, yeri gelmişken siyah bir alman, ters yakılan beyaz filtreli sigara, yetenek avcısı tazyikli duş başlığı gibi duygulara tercüman, mercedeste ebube korna duyumu bırakan, doğan görünümlü şahin, arzu görünümlü bir kezban, bir guiza golü kadar sevindirici fakat ofsayt, isviçreli bilim adamı kadar yolundan şaşmayan aynı zamanda bir necati şaşmaz nazarı olan, fakir bir kraliyet ailesi cümbüşü yaşatan, karnı tok bir afrikalı kadar umut verici, klişe bir sevgili açmazı, terk eden bahanesi ardından gelen, acınılası ve acıtması muhtemel olan, hem bir veda busesi hem bir iyi dilek belirtisi, aslında nahoş o kelime:
hoşçakal.

10 Aralık 2013 Salı


bizi bu çoktan seçmeler mahvetti. insanoğluna şekil gözüken her şey aslında sinsiden sokkasını batırıyor da kimsenin gözü görmüyor. hepimiz, her zaman hayatımızda biraz daha seçenek olsun istedik, bir  b planımız olsun, alternatifimiz olsun. kabine girerken iki parça aldık şu olmazsa bu olur diye, üniversiteye girerken tercih düzdük o gelmezse bu gelir diye. ama hiç haksız da bulmadık kendimizi. insanoğlu talep eder ve taleplerinin ardında rasyonel sebepler barındırdı. karpuz bile seçmece değil mi sonuçta.
ama sonunda ne oldu? iki şık arasında kalmaktan nevrimiz döndü. bazen ikiye bile indirebilsek iyiydi, gerçi o zaman da içinden çıkamazdık. seçemedik, karar veremedik; versek bile bir gözümüz hep ardımıza bakar oldu.''lan acaba doğru mu yaptım, öbürü olsa daha mı iyi olurdu?'' sorusu paçamızı hep o yandan bu yana çekiştirmişir. çoktan mı seçtik boktan mı seçtik bilemedik, neyse ki üç yanlış bir doğruyu götürmüyor.
işte bu tarz sorulara cevap bulamayınca da ''hayırlısı'' diye bir icat çıkardık kendimize. ki oh ne ala. sen seç seç sonra sorumluluğu ''hayır'' denen soyutluğun dibinde ve tamamen bir savunma mekanizması ürünü olan bir kavrama yükle. çeldiriciye düş yüzüstü, sonra vay efendim hayırlısı böyleymiş. 
işin garibi, kendini bu kadar her şeyin efendisi gören bir varlığın en basitinden kendi yaptığı şeyin sorumluluğunu alamıyor olması. siz her ''hayırlısı'' dediğinizde kocaoğlan yukarıdan efkara düşüp bir sigara daha yakıyor haberiniz olsun. haydi iyi seçmeceler.