14 Mart 2015 Cumartesi

geçen bir mekandayım. sahne önünde hoplayıp zıplayan gençler, iki abidas rüzgarlığı giyinmiş nereden, nasıl gelipte girdiği belirsiz kekkomançi ve barda oturup konseri izlemeyen kızıl saçlı kız… evet hepsi yerli yerindeydi ve güzel bir cumartesi akşamını bira içerek kutluyorduk, etrafı izliyordum, arada kızıl saçlıyı sol gözümün 45 derecelik açısıyla kesiyordum, iki birada bir çişim geliyordu, yani her şey normal gidiyordu. 
bir bira daha isterken kızıl saçlıyla anlık bir göz kontağı kurduk. tam kafamı çevirirken konuştu, ateş istedi. bu mu yani dedim, bu mu kızıl saçlı, o anda ‘’çakmak var mı ya’’ mı demen gerekirdi? götünden gaz dolan bi materyal yüzünden mi gözlerime baktın allahsız diye aklımdan geçirirken, başımı iki santim aşşağıya eğip, bir kaşımı kaldırarak yapmacık bir kuğullukla ‘a tabi’ diye yanıtladım.
istediğim bira geldince, bende sigara içicem, iki dakika bekle beraber içelim, dedim. tamam, dedi.
çantasını aldı, sigara içmeye çıktık, artık sohbet etmeliydik, çünkü gereken bütün oluşumlar kendini göstermişti. okul muhabbetiyle konuya girdim, biliyordum ki bu her zaman ekmek getiren bir mevzuydu, sıradan konuştuk, müzikten bahsettik, gereksiz bilgiler, film isimleri falan filan. sigaralar bitiyordu, o anda bir şey yapıp muhabbetin devamı için asfalt döşemeliydim, bunun bir risk taşıdığının farkındaydım ama bir bok diyemeden salakça bara inmeye hazırlandık, merdivenlerden inerken, neden tek başına geldiğini sordum, bir arkadaşını beklediğini söyledi.
bara oturduk, yüksek müzik yüzünden konuşamıyorduk ve başka yönlere bakmaya başlamıştık, hava kaçıran top gibi kaldı muhabbet. bir kaç dakika sonra arkadaşı geldi, sevgilisi olduğunu sandım, sonra olmadığını fark ettim. kızla yan yana oturduğumuz için bana da selam verdi, elimi sıktı, merhaba dostum bile dedim. kıza benim kim olduğumu sordu ilgili gibi görünerek, az önce tanıştığımızı öğrenince şaşırmış gibi yaptı, sonra gene ilgiliymiş gibi yapıp adımı sordu, söyledim, o da adını söyledi ama duyamadığım için 3. defada anladım, 20 dakika önce hayallerimin kızıl saçlısıyla zeki demirkubuz muhabbeti yaparken şimdi keçi sakallı bir lavuk kulağıma cenkay diye bağırıyordu, bi de ezan okusaydın mal cümlesini aklımda kurdum.
artık üçümüz arkadaş olmuştuk, daha doğrusu onlar zaten arkadaştı ben de onlara yancı olmuştum, aptalca bi durum içersindeydik, tekrar sigara içmeye çıktık, bu sefer ateşi cenkay’dan istedi, sonra cenkay bunların başka bi arkadaşlarının başına gelen salakça bi anıyı kızıl saçlıya anlattı, o da çılgınca şaşırdı, güldü falan.
umutların tükendiği andı, sikindirik haller içindeydi halim, tam o anda ışığı gördüm, kurtarıcım, yüce insan orta okul arkadaşımı gördüm. bol baskılı ceketini giyinmiş etrafa "ne var amk!" bakışını ata ata geliyordu yiğidim, barın girişinde beni görünce durdu, yanımdakilere bakmadı bile, "nabiyon pamps?" dedi. pampsın sana kurban olsun koçum dercesine baktım ona, samimi arkadaş ortamındaki fiks kaçma cümlelerinden birini diyesim geldi, ama demedim. iyi akşamlar dedim ve koşarak uzaklaştım, rahatlamıştım, özgürlük hissi kapladı dört yanımı, bir bira daha aldım, arkadaşla bara oturduk, sonra o bana bu gün çalıştığı t-shirtçiye gelen yaşlı teyzeden bahsetti, kedisinin aşırı bencillik içeren videolarını açtı, karşı masadaki kızın gözüken çatalını işaret etti. herşey tekrar normale dönmüştü, yine iki bira da bir çişim gelmişti.